25 Temmuz 2007 Çarşamba

Flaneur Yada Yeniden Yollara Düşmek

Bir kente sevdalanmak nedir bilir misiniz? Ben işte böyle bir tutkunun esiri oldum. Bu kenti uzaktan gördüğüm anda içimi tuhaf bir ürperti kaplar ve bu ürperti göğüs boşluğumdan tüm vücuduma yayılır. Ama bir flaneur'ün kaderidir köksüzlük, yersiz yurtsuzluk. Aslında kader demek de yanlış olur bu duruma, çünkü bir flaneur kendi yapıp etmeleriyle ve seçimleriyle gelir bu noktaya. Pişmanlık mı, yoktur flaneur'ün lügatında, o hayata evet demeyi seçmiştir çünkü. Hayat bazı insanları filozof olmaya zorlar,onlar sıradan insan olmaya çabaladıkça daha da dalarlar bu dünyanın derinliklerine. Bu bir insanın bataklıktan kurtulmaya çalışması gibidir, debelendikçe daha derinlere çeker bataklık insanı. Ancak felsefeyi bataklığa benzetmek değil amacım, yanlış anlaşılmasın. Evet dostlar yine yollar çıktı önüme bakalım bu ihtiyar zihin daha ne kadar taşıyacak bu bedeni yollarda. Zira uçurumun kenarındaki köksüz ağaç gibidir flaneur'ün varoluşu. Çılgınlığa teslim ediverir bir anda varoluşunu, tüm eski deliler yada tüm flaneur filozoflar gibi.

Hiç yorum yok: