9 Mart 2007 Cuma

Artık Zamanı Geldi Bu Yolculuğun

Uzun bir zaman önce başladığım, ancak kısa bir zaman önce sizinle paylaşmaya başladığım, varoluşun kökenlerini arama yolculuğunda, yol haritasının temel köşe taşlarını verdikten sonra artık sıra bu yolculuktaki sorularımızı sormaya ve cevaplarımızı aramaya geldi, diye düşünüyorum. Sormaya öncelikle varoluşun kendisinin ne olduğu sorusuyla başlamak gerekiyor. Varoluşun kaçınılmazlığı onu sıkıcı ve korkutucu yapıyor mu sorusuyla sürdürmekte yara var. Varoluşu bir duvar olarak betimlersek, bu duvarın harcı ve yapıtaşları nelerdir acaba? Varoluşsal hikayemiz oluşurken başka hangi hikayelerle örüntü halinde ve elimizi kolumu bağlamaya çalışan örüntülerden biride ''kaderimiz'' mi acaba? Bu varoluşssal hikayeler örüntüsü içinde yükselen varoluş duvarını inşa ederken ya da hikayemizi yazarken kalemi ne ölçüde kendi elimize almamız mümkün? Varoluş duvarımızın çevresine örülen setleri ''yıkıp'' yeniden inşa etmek mümkün mü, bunun yolu nereden geçer? Edilgen, Yönlendirilen olmaktan çıkıp, yıkan, inşa eden nasıl olunur? Ah! Bu ve bunlar gibi onlarca soru dolduruyor zihinimi, ama onlardan kurtulmak gibi bir amacım yok, aksine onlarla yüzleşmek, hatta onların peşine düşmek istiyorum. Haydi yol arkadaşlarım hep beraber devam edelim bu içsel yolcuğumuza......

Hiç yorum yok: